KÜRTÇÜ ANTİ LAİK KUŞATMA!

Publié le par ATSIZCILAR

Türk vatanseverlerinin üzerinde oynanan kirli oyunlar öyle bir hal aldı ki; Türk ülkesinde asil Türk milletinin haklarını gözetmek, milletin varlığına karşı faaliyet gösterenleri ifşa ederek mücadele vermek, Türk olmanın onurundan, yüksek Türk düşüncesinden, seciyesinden dem vurmak, soruşturma ve tahkikat geçirmeniz için yeterli bir sebep teşkil etmekteymiş..


Kendi siyasal görüşüne ve manevi besin kaynaklarına muhalefet ve mücadele eden herkesi şer adleden hükümet, sahip olduğu güç ve yasaların kendisine tanıdığı kolluk kuvvetleri hakimiyeti ile bir baskı ve korku yaratmak gayretine her gün bir bir yenisini eklemektedir.


Vatansever, laikliği benimsemiş, yurtsever, Atatürkçülere yönelik girişilen linç kampanyaları başkaları üzerinde etkili olmuş olabilir fakat Atsızcı bozkurtları yıldırmak güç odaklarının ancak rüyalarında görebilecekleri bir iştir.


Düş kırıklığına uğrattığımız için üzgün de değiliz.


Oysa ki soruşturmalar, tahkikatler ve baskılar ile bir korku imparatorluğu kurmak niyetindeki hakim güçlerin bilmediği bir gerçek vardır ki; Türk milliyetçilerinin lügatında sinmek, pusmak ve çekinmek gibi kavramlar için ayrılmış bir yer hiç bir zaman olmamıştır ve olmayacaktır.


Teknik takibat, gözaltı süreleri gibi birkaç konuda getirilen yasal düzenlemeler ‘‘minareyi çalan kılıfını hazırlar’’ misali Türk vatanperverleri aleyhinde kullanılmak için atılmış adımların bir parçasıdır.


Hukukun temel niteliklerinden biri olan delilden suçluya gitmek ilkesi, yerini Nasrettin hocanın gölü mayalaması gibi ya tutarsa mantığıyla sözde suçlu hakkında önce tutuklama ve gözaltına alınma, daha sonra el konulan bilgisayar kayıtlarından, yazışma ve fotoğraflardan delil araştırma yöntemine bırakmıştır.


Gözaltına alınan kişilere yöneltilen sorular ise işin bir başka yönünü teşkil etmektedir. Bir kişinin işlediği suçtan dolayı onu tanıyan her hangi bir yakını suçlanabilir mi? Her hangi bir zaman diliminde daha sonraki bir tarihte suç işlediği öne sürelen bir kişiyle fotoğraf çektirmiş olmanız ya da tesadüfi bir şekilde aynı karede bulunuyor olmanız suç olabilir mi? Eğer Türkiye’de yaşıyorsanız evet olabilir. Artık oluyor…


Terör örgütü siyasi kanadı temsilcilerinin Türk'ün bağımsızlık savaşını örgütleyen Türk meclisi içine girmesini; demokrasinin bir gereği, her fırsatta bölücük tohumları ekmesini; düşünce özgürlüğü savı ile açıklayan zihniyetin Türkçülüğe yasak getirecek olması durumunu ifade etmek için kullanılacak yegane sözcük vatana ihanet değildir de nedir?


Artık ülkemizdeki yargı sistemi birileri için işlememektedir. Onaylanmış ceza süresi bitmemiş olmasına rağmen salıverilen Aysel Tuğluk, Leyla Zana ve Sırrı Sakık için neden mahkeme kararları bir anda hükümsüz kalmaktadır?


Türkiye Büyük Millet Meclisi iç yönetmeliklerince ve yasalarımızca teminat altına alınmış resmi dilin dışında mecliste konuşan pkk terör örgütü siyasi kanadı temsilcisi Ahmet Türk için meclis başkanlığınca neden her hangi bir işlem yapılmamıştır?


Tunceli kökenli Manisa milletvekili Bülent Arınç acaba kendi ırktaşlarına karşı bir sempati mi beslemektedir?


Peki Manisa’da bir devlet ihalesinde ihaleyi kazanan firma temsilcisinin kürt işçi çalıştırmak istediğini beyan etmesi üzerine başhekimin bu durumu Bülent Arınç’a bildirmesi akabinde ihalenin Bitlis’li bir firmaya verilmesine ne demeli?


Şu an çevremizde bir çok bölücü terör ile nispeten bir bağı olmayan bir çokları için sözde iyi ( ! ) kürtler vardır. Peki hangi kürt ıkınmadan, sıkılmadan pkk’ya karşı yürütülen askeri operasyonları desteklediğini beyan edebilmiştir? Hiç biri beyan edemez çünkü içten içe de olsa Türk ordusuna karşı bir düşmanlıkları vardır. Nitekim Bülent Arınç’ın Türk Silahlı Kuvvetleri hakkındaki ithamlarını da bu çerçeveye oturmakta yanılıyor olamayız.


Ne yazık ki kürtler şeriatçısıyla, markşistiyle çıkarlarına yönelik bir tehdit algıladıklarında tek vücut olabilmektedirler. Azınlık pisikolojisinin ve vatansız olmanın bir gereği olan ortak tavır hissiyatıyla, iktidar olmanın verdiği güç birleştiğinde ise ortaya; Türkün vatanında Türkün çıkarlarının kollanmadığı, sistemin etnik kırıntılarına çıkar ve güç sağlandığı böyle ucube bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz.


Demokrasiye şeklen bağlı olduğunu ve kendileri için bir araçtan ibaret olduğunu defalarca ifade eden güç sahipleri; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kritik noktalarına kadar ulaşmışlardır. İki dönemdir iktidar olan bu güç sahipleri; bakanlıklara bağlı tüm devlet kurumlarının başlarına kendi siyasal düşüncesinde olan şahısları getirmiştir. Devlet tarafından ihaleye çıkan hemen bütün işler yandaşlarına peşkeş çekilmiş ve kendi sermayelerini yaratmışlardır. Sağlanan bu rantlar ile ekonomik güce ulaştıkları için basın yayın gruplarını siyasal baskıyı da yanlarına alarak satın alarak medyayı da ele geçirmişlerdir. Bu güç sahipleri Cumhurbaşkanlığı makamını ele geçirmeleri ile birlikte artık yüksek yargı; Danıştay, Sayıştay ve Anayasa Mahkemesi ile Yüksek Öğrenim Kurumu gibi dikkatle takip edilmesi ve özenle korunması gereken makamların bir kısmını ele geçirmiştir. Bir kısmını da önümüzdeki üç yıl içinde ele geçirecek ve kaleyi içten fethedecektir. Evet vatan tehlike altındadır. Kürtçü, antilaik bir kuşatma halindedir.


Sanıldığının ve merak edilenin aksine arkamızda para babaları yoktur. Din sömürüsüyle elde ettiğimiz halk desteğinin olmağı da açık. Medya ve kitle iletişim araçlarına sahip de değiliz. Toplumsal bir güç olabilecek kadar bir kitle tarafından da desteklenmediğimiz gerçeği de ortadadır. Devletin kritik mevkilerinde adamlarımızda yoktur. Peki biz Türkçüler ne yapacağız? Ne yapmalıyız? Bu süreci sessizce izleyecek miyiz?


Elbette hayır.


Elimizdeki imkanlar, imkanlarımızı olumlu yönde kullanabilme azmimiz ve becerimiz bu işin üstesinden kolayca gelemeyeceğimizi gösterse dahi geçmişte olduğu gibi tek güven kaynağımızın üstün yaratılışlı olmamız olduğunu bilerek, bir an bile umutsuzluğa kapılmadan mücadelemize devam etmektir. Doğru bildiğimizi anlatmadığımız gün iki yüzlü riyakarlardan ne farkımız kalır? Bizler inandığımız yolda her türlü saldırıya ve baskıya rağmen dim dik yürüyeceğiz.


Tehlikeleri görmeyerek rehavet içinde olmak ne kadar yanlış ise bu ciddi tehlikeyi görerek bazı arkadaşlarımızın bütünüyle umutsuzluğa kapılması da bir o kadar yanlıştır.


Tarihin geçmişte defalarca olduğu gibi yine biz Türkçüleri yakın bir zamanda olmasa da haklı çıkaracarağına olan inancım tamdır.


Her Türk gencine, Türk ve Türklük düşmanlarına karşı mücadele etmeleri gerektiğini bir kez daha hatırlatır, görevlerini ifa etmelerini bir Türk vatanseveri olarak arz ederim.


Varlığım; Türk varlığına armağan olsun!..

ATSIZCILAR
Pour être informé des derniers articles, inscrivez vous :
Commenter cet article